28 Kasım 2013 Perşembe

Tarihin Ön Balkonu - Efsaneler (Lecınds) - V


LAMBAYA HUMPF DE!

Bu uzun aradan sonra boynuma sarılmak isteyen okuyucularımızın gözlerinden öperken, bir hazan mevsiminde ve bir Perşembe gününde daha beraber olmanın mutluluğu öeeeh.. Çok uzadı cümle.. Alfonso, mohitom nerde kaldı?

Kral Arthur Efsanesi

Şimdi efendim bu söz konusu efsanemiz bildiğiniz üzere, daha sonra sömürgelerden sömürgelere koşan Britanya'da geçer. Arthur bıyıkları daha yeni terlemiş, facebook profili caps'lerden geçilmeyen, sabah akşam sokaklarda zağar gibi gezen bir toramandır. Olayın geçtiği günlerde Britanya'da krallık için yarışmalar yapılmaktadır. Yumurta yarışı, nokia 1100 ile en hızlı mesaj yazma, kılıçlan adamı ikiye bölme ve kpss'den 85 puan ve üzeri almak gibi zorlu mücadeleleri geçmek gerekmektedir. Tüm becerileri gösteren Arthur'un kardeşi Melih Pörçek -ya da bilinen adıyla Kay- kılıçla adamı ikiye bölme yarışındayken kılıcı kırılır ve Arthur'a dönüp, koş lan bana bi' kılıç bul gel, kral olursam seni de soytarı yapıcam hadi koş, diyince Arthur Eminönü'ne bakar, ordan aktarma yapıp Tünel, Taksim derken aklına birden kilisenin bahçesinde taşa saplı olan kılıç gelir. Onu alayım da ağabeyciğime götüreyim diye düşünen Arthur kılıcı kaptığı gibi ağabeyine götürür. O taşa saplı kılıcı çekip çıkartmak da Britanya kralı olmaya yeterlidir. Zira kılıç efsanevi Excalibur'dan başka bir kılıç değildir. Tabi Arthur watsapp'tan kafasını kaldırmadığı için olaylardan habersizdir. Ağabeyi Melih kılıcı hemen tanır ve babasına koşarak, ahanda efsanevi kılıcı çıkardım babacığım, alem buysa kral benim, der. Ancak babası Ector ona inanmaz ve kılıcı taşa saplayıp tekrar çıkartmasını istediğinde apışıp kalır. Arthur, durun yeaaa ben çıkartayım, tam çıkartırken haberim yokmuş gibi çek panpa, diyip tereyağından kıl çekermişcesine kılıcı bi daha çıkartır ve kral olur. O anda bir çocuk bağırır: "kral çıplak!" Arthur da bağırır:" E banyodayız ya!Kıyafetle mi çimeydik?"

Kral Arthur (şımarırken)


Fakat olaylar öyle gelişmiyordur. Arthur orayı burayı fethedip, kral tv ve kral fm'i kurup, kokoreç fiyatlarını da yarıya indirirerek halkının gönlünü kazansa da tam bir ırz düşmanıdır. İzlanda'yı fethedince oranın kraliçesi Margawse'ye aşık olur. Ama tabi Margawse evlidir. Arthur dinlemeyip, yürü gız diye çekiştire çekiştire kadını Britanya'ya getirir ve lanet başlar. (let the curse begin..i know ingilizce)

Kral Arthur'un kaderini belirleyen, koruyucusu, dadısı, şoförlük öğreteni, at bindireni ve tabi panpası Merlin adında bir büyücü vardır. Zaten büyücü olmasa şaşarım. Sürekli kehanetlerde bulunan zamanın madrabazı Merlin, Margawse hakkında Arthur'a der ki, lanetin en büyüğünü üstüne aldın panpa, zira Margawse senin kız kardeşin (oha!)...

Merlin (halasının kızının düğününde)

Merlin kehanete devam eder;" bu sene doğacak bir çocuk senin felaketin olacak. ve bu sene hep lotoyu bi' rakamla kaçıracaksın, candy crush'ta hep bi hamle kala süre bitecek, ne zaman otobüse binsen akbilin boş basacak ve ayakkabıların hep ayağını vuracak, benden söylemesi." Arthur o sene doğan (slx) bütün çocukları bir gemiye doldurup yallah denize. Tabi kehanet gerçekleşecek ya, o çocuk sağ kurtulur ve bir çoban bulup, başka kim bulacağıdı ya, yetiştirir, adını da Baattin koyar. Bu arada Arthur, zamanın ilk meclisi olan Toparlak Masa Şövalyelerini oluşturur. Sonra binbir türlü entrikanın ardından ve Arthur'un bir türlü uçkuruna sahip çıkmayışından ötürü her şey kötü sonuçlanır. Excalibur kaybolur, toparlak masa şövalyeleri Burger King açıp işletirler. Ve koskoca kral Arthur da o çocuğun furduğu pıçak darbesiyle tımbırdayıp gider öte dünyaya.

Kıssadan hisse: Bizim bi' arthur vardı, çok kral adamdı...

Kral Arthur (tımbırdarken)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder