19 Aralık 2013 Perşembe

Tarihte Bugün - Bibimgiller Gibi Köşe - 19 Aralık


SÜRREALİZMİN USTASIYIM, TABLOLARIN HASTASIYIM

İnsanı kömürlüğe inip düşünmeye sevk eden bir haftanın sonunda uzun zamandır yer vermediğimiz tarihi gerçeklere bir kez daha yer verelim istedik, ancak ilk durakta inecekmiş, oturmadı.

19 Aralık 1978

Yer: Televizyon başı. Takımlar: Vallahamı Spor - Hiçdedeğil İdman Yurdu. Hakem: Arnavut asıllı Bozukpa Raatışı. Sevgililiklerinin ilk dönemlerinde büyük zorluklar çeken Kerem Fanatikoğlu ve Sude Anlayışlıol, artık bu sorunları aşmışlardı. Kerem fanatik bir taraftar olmanın yanı sıra tüm lig maçlarını, kupa maçlarını, mahalle maçlarını, tutamaçlarını falan takip eden bir kişilikti. O gün dışarıda kar yağıyordu. Kerem bu 3.lig derbisini izlemenin ve tabii Sude'yi eve atmanın aynı ana denk gelmesini başarmıştı. Maç golsüz 1-1 devam ediyordu. Ve Sude, tarihte ilk kez şu soruyu sordu; "aşkitosu, bu ofsayt ofsayt deyip duruyorlar. Nedir bu ofsayt allasen? Ayrıca çek elini ordan!" deyince, Kerem anlatmaya başladı. Maç 2-2 ev sahibinin üstünlüğüyle sona erdi. Ardından İstiklal Marşı okundu. Ve kapanış! Kerem inatla anlatmaya devam ediyordu ve tarihteki ilk "kıza başarısız ofsayt anlatma girişimi" oskarını almış bulunuyordu.

Bugün Kerem'in türbesi halen Kasımpaşa Stadyumunun temelinde yatmaktadır ve Kerem'in vasiyeti gereği Sude'nin mezarı Los Angeles'tadır.

Sude'nin 2190.ncı anlamayışından sonra Kerem! (temsili)

p.s.: Burada ofsayt bilen bayan okuyucularımızı tenzih ederiz! Sonra dayak yemeyelim durduk yerde!

Tarihin Ön Balkonu - Efsaneler (Lecınds) - VI - Final Part


Tarihin Ön Balkonu - Efsaneler (Lecınds) - VI - Final Part


Neme lazım'cı bir haftanın daha ardından geçen haftadan kalan simit parçasını ağzımıza atarak efsanemizin kalan kısmını da anlattığımız bu satırlarda, siz sevgili okuyucularımızı adeta ayakkabı kutusundan çıkan milyon dolarlar kadar mutlu edeceğimizi garanti ediyoruz tombilikler... O zaman gönder gelsin...

Minotauros Efsanesi (a.k.a Animality) - Final

Şimdi geçen hafta ebe gadının da yardımıyla doğurttuğumuz yarı insan yarı boğa Minotauros doğar doğmaz ortalığa zarar vermeye başlar. Halıya işemeler, vazo kırmalar, play station kolu bozmalar derken Minos, "bu ne biçim evlat lan, bağrıma basasım yok, eldivenle sevicem yemin ederim." diye düşünerek, zamanın Ali Ağaoğlu'su Daidalos'a der ki, bir labirent yap, şu benim oğlanı da içine kapatalım yoksa cami önüne bırakıcam ama daha cami yok...



Mimar Daidalos (jamiryo!)

Daidalos labirenti yapar (gr. Labyrinthos) ve bu minik serçeyi içine kapatırlar. Bu arada Kral Minos (sevimli lan) Atinalılar'ı bozguna uğratır ve onlardan tek bir haraç ister; buna göre dokuz yılda bir Atinalılar yedi erkek yedi de bağyanı Minotauros'a kurban olarak göndermeliler ayrıca tüm tweetlerini retweet etmelidirler. Atinalıların kurbanları gönderdiği gemi siyah yelkenlidir. Ya ne olacağıdı ya.

Atina kralı Egeus'un oğlu Theseus, bu Minotauros olayına bir son vermek istemektedir lakin ki babası buna karşı çıkar. Onun yerine emniyet müdürlerini görevden almayı teklif eder. Ancak Theseus kararlıdır, gözüpektir, cimciklidir, bir yandan da sürrealisttir ve hatta masondur (oha!)... Kral Egeus bunu bir şartla kabul eder, eğer ki Minotauros'u yenerse dönüş yolunda yelkenleri beyaz olmalıdır bi de gelirken iki paket kısa samsun almalıdır.

Theseus siyah bayraklı kurban gemisine intikal eder ancak gemi buz dağına çarpıp batar. Yok lan o bu hikayede değildi. Hah! Gider varır yaban ellere, yeşil ördek gibi dalar göllere... Bu arada Minos'un ortaokul terk bir kızı vardır adı Ecem Su. Ama kısaca Ariadne diye bilinir.

Ariadne (ortaokulu terk ederken)
Ariadne Theseus'a aşık olur ve yardım ve yataklık (!) eder ona, sonuçta Theseus, Minotauros'u rüyasında Angelina Jolie'yi görürken hunharca katleder, evet hunharca! Ve manitası Adriane'yi de alarak tramvayla Eminönü, ordan de vapur. Ve bu gerizekalı arkadaş beyaz yelken takmayı unutur. Kadıköy'de oğlunu bekleyen baba Egeus bakar ki siyah yelken, yavrıııım oğluuum der, emniyet müdürlerini görevden aldıktan sonra kendini Ege'nin serin sularına bırakarak intihar eder. Çünkü ölümler çıplak gelir...

Kıssadan hisse: Etme eşşekle muhabbet, küstürürsün; silme totoyu cam kırığıynan kestirirsin!

THE END DE OLABİLİR!


13 Aralık 2013 Cuma

Tarihte Bugün - Sinyör Terim Gibi Köşe - 13 Aralık


Le Couisine Dö La Questane

Uzun bir aradan sonra ve bugün yazı ekleme günü olmamasına karşın bonus yapalım dedik ve mantılarınızı yerken bir yandan da okuyun istedik. Sonra karı gördük, kaydık, kaymaz olaydık. Buyrun.

13 Aralık 1915

Türk ve dünya siyasi tarihinde bir dönüm noktasıdır. İtilaf devletleri ve İttifak devletleri, kıyasıya, amansız, sinsi bir mücadelenin içindedirler. Avrupa ve Türkiye karanlıktır, soğuktur, iticidir ve mamafih sümüklüdür. Türkler ne yapacaklarını, nasıl nasıl edeceklerini konuşurken ve çoğunluk Almanya'nın yanında savaşa girme eğilimindeyken ve hararetli tartışmalar yaşanırken, Kafirzade Mahmut Yırtıkdon Efendi söz alır. Kürsüye gelir. Tüm ciddiyetiyle boğazını temizler. Üzgündür. İkirciklidir. Saftır. Ama bir yandan da sitivırttır. Gerekçelerini sıraladıktan sonra;" Yea girelim işte itilafların yanında savaşa ne bekliyoruz ki? Atla deve değil a canikom!" diyince, kargaşa, lé chaos, küfür, sandalyeler, sardunyalar, petunyalar, begonfiller!! Mahmut efendi hatasını fark eder ve ağzına bir adet lé bagel sokulmadan önce "Yahu itilaf demedim ittifak dedim!" diyerek kendini savunurken, tarihteki ilk siyasi gaf da yapılmış ve püskevitlerin önü açılmış olur.

Öfkeli kalabalık (after lé linch)





12 Aralık 2013 Perşembe

Tarihin Ön Balkonu - Efsaneler (Lecınds) - VI


THERE IS SNOW EVERYWHERE

My heart is yours tonight... Öhüm.. Adeta totonuzu donduran, yollarda birer buzparmak, birer cornetto edasıyla dolaşmanızı sağlayan, birlik, beraberlik ve kestaneye en çok ihtiyaç duyduğunuz şu günlerde, içinizi ısıtacak, salep gibi bir efsane ile daha karşınızda olmaktan mutluluk duyar duymaz geldik. Geçmiş olsun.

Minotauros Efsanesi (a.k.a. Animality)

Şimdi efendim, bildiğiniz üzere bu Eski Yunan'da yarı insan yarı at, yarı insan yarı boğa, yarı insan yarı M. Gökçek şeklinde çok yaratık bulunmakta. Bu minotauros dediğimiz arkadaş da yarı insan yarı boğa yarı kokoreç az pul biber şeklinde bir yaratık. Ama tabi baştan anlatmak lazım. Gimme dı müzik Alfonso!

Atina kralı Egeus, çeşitli kadınlarla ve keçilerle denemesine rağmen bir türlü çocuğu olmayan, bol salçalı kısır bir kimsedir. Fakat denemekten vazgeçmeyen Egeus, Troezen kralının kızına da göz koyar ve yalnızca göz koymakla kalmaz. Troezen kralı Ethra bunun üzerine hamile kalır ve "evladımı babamgilde doğurcam ben, hem çift vatandaşlığı olur ilerde" diyerek Troezen Devlet Hastanesi'nde doğumunu gerçekleştirir. Egeus ise acil bir toplantısı olduğunu söyleyip çocuğun doğumunu beklemez ve Atina'ya doğru yola çıkar. Yola çıkmadan önce de silahını, kalkanını, laptopunu ve akbilini bir kayanın altına saklar. Karısına da der ki, çocuk büyüyünce bu emanetleri alsın, Fiko'nun kahvesine gelsin, hanedana mensup olduğunu anlayalım. Şimdi çocuğun olmuyor, bir tane oluyor, onu da bağrına basacağın yerde sınava tabi tutuyorsun. Tıyniyetsiz adeta.

Kral Egeus (bu kadar gülecek ne vardı?)

Theseus doğar, büyür ve ölür. Yok lan daha ölmez. Doğar, büyür ve babasının emanetlerini alır, metrobüsle Cevizlibağ'dan aktarma yapıp saraya gider. Ve der ki selam baba, ben geldim.

Tam bu sıralarda Girit kralı Minos, Kurtlar Vadisi'ni seyretmektedir. Ve gaza gelen Minos (bkz.cendere cendere.mp3) denizler tanrısı Poseidon'dan ona kurban etmesi için bir boğa göndermesini ister. (bkz.alakaya bak çay demle) Poseidon boğayı verir ancak Minos boğadan hoşlanır (iyi manada) ve onu bir mağaraya saklar. Poseidon bu, yer mi? Yemez. Sinirlenerek Minos'un zevcesini boğaya aşık eder. (bkz. oha!) Zevce Pasiphae boğanın girdiği mağaraya girer, kırmızı ışığı yakar, şarap açar ve jazz müzik eşliğinde ov nays! Ve bu ov nays!ın sonucunda yarı insan yarı boğa kişiliğimiz Minotauros doğar.

Minotauros (hey gidi!)

arkası yarın, belki yarından da yakın!


5 Aralık 2013 Perşembe

Tarihin Ön Balkonu - Efsaneler (Lecınds) - Başlangıç (Bigınır)


BİR MAHMUT TUNCER KOLAY YETİŞMİYOR

Ve bir Perşembe günü daha geldi çattı sevgili okurcuğum... Geçen haftadan bu yana özlediğinizi biliyorum. O yüzden lafı fazla uzatmadan burada bitiriyorum... Şaka be şaka.. Devam ediyoruz... Şov mast go on!

YUNAN MİTOLOJİSİNDE YARATILIŞ EFSANESİ

Baktım her şeyi anlatmışız hemen hemen, dedim bir de başa dönelim de bu kuzucukları bir aydınlatalım. Nasıl başlamış bu dünya denen yuvarlak gezegendeki hayat, bi' deyiniverelim...
- Efendim dünya elipstir..
Alfonso sus ve kendine bi' içki al...

Önce Khaos vardı... Ya ne olacağıdı ya... O Khaos'un içinde birden Gaia oluşuverdi... Neticede bu kadar karmaşaya bir kadın eli değmesi gerekiyordu... Ama nasıl Khaos biliyor musun? Piiii... Televizyonun üstü toz içinde, bi' haftalık bulaşık, çoraplar kokuşmuş... Öğrenci evi gibi bi' şey... Gaia tek başına Khaos'u düzenledi ve baktı yaşı geçiyor, uygun bi' damat adayı da bulamadı, dedi ben kendi kendime hallederim bu işi diyip, sperm bankasından çektiği 36 ay vadeli krediyle Pontos (deniz baykal) ve Uranos (gök-çek melih)'u doğurdu... Burada sapkınlıklar başladı zaten... Uranos ile Pontos'tan çocukları oldu Gaia'nın... Hiç tasvip etmediğimiz olaylar bunlar... Pislik...Tabi akraba evliliği olduğu içün, Uranos'tan olma çocukları tek gözlü devler Kyklop'lar, tarihin ilk Çalık grubu olan çok kollu Hekatonheir'ler ve iki gözlü devler olan Titanlar doğdu..

Kyklop (küçüklüğü, ay ne şeker!)

Bu Kyklop'lar bi' serpildi, büyüdü, bütün ihalelere girmeye başladılar falan... Uranos tabi tahtını kaybetmek de istemiyür.. Nöbetçiler, dedi, baktı daha nöbetçi icat edilmemiş, kendi eliyle bu Kyklop'ları yer altına hapsetti...Gaia tabi ne de olsa ana yüreğine sahip bir garip Tanrıça.. Kıyamadı evlatlarına... Titanlara dedi ki bırakın şimdi saadet zinciri kurmayı, gelin gardaşlarınızı kurtaralım...

Bir Titan ve çevresindeki ölümlüler araba yerken
Bu titanlardan en küçük evlat olan Kronos, anasının çağrısına kulak verdi... Zonguldak'ta madencilik yapan bu titan arkadaşımız o madenlerle bir adet orak yaparak babası Uranos'un, çok afedersiniz ama pipisini keserek bu zulme son verdi...

Sonraları Kronos emekli olup Marmaris'e yerleşince, çocukları arasında taht kavgası başladı. Biri ben kral olucam ben büyüğüm derken, öteki kime göre büyük neye göre büyük diyor, bir diğeri önemli olan işlevi diye diretiyordu. Sonuç olarak Zeus, genel seçimlerde, biraz da ölüler ülkesi Tartaros'tan aldığı oylarla Baştanrı olurken, Poseidon denizler tanrısı, Hades ise yer altı dünyası Hades'in tanrısı olarak meclise girdiler...

Zeus (ortada), Poseidon (sağda), Hades (solda), Cam şişe (en önde)

Zamanın müteahhidi olan Velixos Göcheros'a Olympos Dağı'nda bir saray inşa ettiren Zeus, amca oğulları, hala kızları ve bibileriyle buraya yerleşti ve her şey böyle başladı sevgili okurcuğum... Yaaa nereden nereye...

not to be continiued!!!