21 Ekim 2013 Pazartesi

Rus Edebiyatı Köşesi - Episode I (böyle episode mepisode diyince daha datlu oluyor)


SSCB İYİYDİ DE ÇEVRESİ KÖTÜYDÜ

Merhaba cancağızım feripedia okuru. Öncelikle maus tutan ellerin dert görmeye. Aşağıda göreceğiniz kısa hikaye rus edebiyatından bir seçmedir. Eğer çok beğenilirse (feripedia'da beğenilmeyen bir şey mi var ki?ilahi yazar!) devamı gelecektir.

Bugün Bize Yâr Geldi, Redingotum Dar Geldi - Bölüm I

"Kak gaaari gocaaeerif..." diye seslendi Yurina, yirmi yıllık kocası Sergei Drago Dragoyeviç'e. Yurişkasının o tiz sesine uyanan Sergei, koca göbeğini kaşıyarak karşılık verdi; "Eppek bişti mi?", "bişti bişme mi hiç bu vakta eppek mi galıı" diyince gözlerini ovalayarak yataktan kalktı ve dışarı çıktı. Biraz sonra hem soğuktan, hem de yüzünü yıkamanın etkisiyle ayılmış bir halde geri gelen Sergei redingotunun nerde olduğunu sordu. Yurişka, 1500 yıldır değişmeyen cevabını yineledi: "nere goduusan ordadıı zaar"... Kahvaltılarını yapan Dragoyeviç çiftinin hiç çocukları olmamıştı. (hiç mi olmamıştı? yok biraz olmuştu da tam yapamadıklarından iade etmişlerdi, töbe estagfirun) Kahvaltıdan sonra Sergei, redingotunu giydi, karısına pazar alışverişi için 10 ruble bıraktı ve evden çıktı. Kahveye doğru giderken yolda asker arkadaşı Makarov Kukarov'a rastladı. Rus adetlerince selamlaştılar.(ağızdan öpüşmek) "Nere gidiyon la bizim oolan?" diye sordu Makarov. Sergei hiç ses çıkarmayarak yürümeye başladı. Son zamanlarda konuşmamaya başlamıştı Sergei. Belli ki bir derdi vardı. Ancak kimseye, hatta Yurişkasına bile söyleyemiyordu bu derdini. Cerrahpaşevski Hastanesine koymuştu canının yarısını. Ama kim bilebilirdi ki gerçekleri? O gün Sergei'ye yalnız güneş şahitti. (Emrahoviç)

Sergei Drago Dragoyeviç (gençliği)


Köyün kahvesine beraber girdiklerinde içerisinin boş olduğunu görünce sevindiler. Sobanın ılım ılım ılıttığı kahvenin dip tarafına oturan Sergei ve Makarov birer votka-vişne söyledikten sonra koyu bir sohbete daldılar. Ve bu arada içeri giren, Sergei'nin bacanağı olan  Ivan Bibardaksuiç'i görmediler. Ivan hemen yanlarına geldi ve adeta bir yavşakmışcasına Sergei'nin omzuna vurdu ve;"needditturuusunuz le papaz eriği gibi?" şeklinde saçma bir selam verdi. Ivan böyleydi... Küçüklüğünde divan delmişliği ve bir çok milletçe (özellikle Türkler) bu özelliğinin dile getirilmişliği vardı. Sergei ters ters Ivan'a baktı... Aklından geçenleri bilse Ivan yanında bile geçmezdi ama şimdilik bütün bunlar sır olarak kalacaktı. Zira okur merak etsindi ki bir sonraki bölümü de okusundu. Okunma sayısı arttıkça da yazar "gehe gehe negzel yaa" diye şişinsindi.

Tüm bunlar olurken, Çar 7. Omuzlarımıov, kocaman yatağında gep gep gerinerek uyandı. Bu sabah yine çok soğuktu ve "güneye bi yere yerleşicem de açılamadık ki sıcak denizlere" diye düşündü. Hemen yaveri ve en sevdiği adam olan Zıbrıçka Dıbrıçka'yı çağırdı. Zıbrıçka'ya kısaca Memet Ali Erbil demeyi seviyordu. Bugünkü programını sordu Mali'ye ve aldığı cevap canını sıkmaya yetti de arttı bile. "Bugün Yukarı Domolov köyünü ziyaret edeceksiniz haşmetmaaplarım ve sonrasında da Votkanın Dibi adlı 2 perdelik tiyatro oyununun galasına davetlisiniz. Ha bu arada bir de metro açılışı var ama oraya Topbaşov'u gönderelim demiştiniz sayın büyüğüm." Yukarı Domolov en sevmediği köydü Çar'ın... Nedeni gelecek bölümde!

Çar 7. Omuzlarımıov bir cümbüş esnasında

Ayrıca Not: Söz konusu hikayeler 2002-2003 senelerinde yazılmış olan yazıların güncellenmiş halidir, bağzı karikatür dergilerindeki bağzı yazarların da buna benzer hikayeleri vardır tabi ama ben daha önce yazdım. Arak falan yok, akıllı olun!


tabii continiued yavrum ne sandın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder