24 Kasım 2014 Pazartesi

Günün Anlam ve Ehemmiyeti


ONUNCU KÖY

Fakir Baykurt'un romanıdır "Onuncu Köy". Dizisi, filmi de yapıldı ya sonraları, kitabı daha mühimdir. Köy Enstitüsü'nden mezundur Fakir Baykurt. Köylerde doğup büyümüş,köylerde öğretmenlik yapmış, köylerde yazmış, gazete, dergilerde yazıları, şiirleri yayımlanmış, oldukça da sıkıntılarla geçmiştir hayatı. 

Kitapta Anadolu'nun köylerinde öğretmenlik yapan, köye bir şeyler katmak için uğraşan, didinen ve bu yüzden köyün "ileri gelenleriyle" karşı karşıya gelen ama yine de öğretmenliğini yapan, bu uğurda dövülen, sürülen, yaftalanan bir öğretmenin hayatının bir kısmı anlatılır. Söz konusu öğretmen Anadolu'nun batısındaki illerden birinde yapmaktadır öğretmenliği. Çektiği sıkıntılar iklimden ziyade cahilliktendir. 

Babamın ilk görev yeri Kars, Kağızman. Sene 1981 ya da 82. Ankara'dan ötesine geçmemiş, yeni evli, bir çocuk sahibi genç bir öğretmen o zamanlar. Karısı Ordu'ya atanıyor, çocuğu kayınvalideye emanet. Doğu'nun soğuk olduğunu söylemişler tabi babama. Muğla'da en soğuk günlerde ne giyiyorsa onunla gitmiş. İlçeye inip köyün adını verdiğinde şöyle bir bakmışlar. "Donarsın hoca bunlarla" demişler. Aylardan Eylül. Muğla'da yaz bitmemiş bile. Neyse binmişler bir traktörün kasasına. "Uzunca bir yol tırmandık traktörle" diyor, "sonra bembeyaz karla kaplı dağlık araziden başka hiçbir şey olmayan bir yerde durdu traktör. Sağa sola bakıyorum, ne ev var ne köye benzer bir şey. Soruyorum 'Geldik mi?' diye. 'Yok hoca, buradan sonra yol yoktur, yürüyeceksin.' diyor birisi, içlerinden bir tek o konuşuyor benimle. Karda yürüdüğüm iki buçuk saatin sonunda Kop Dağı'nın eteklerine çıkıyoruz ve köy görünüyor. Muhtarın evine götürüyor beni, yolda bana cevap veren adam. Köyde Türkçe bilen ve evinde beni ağırlayabilecek tek kişi muhtar çünkü. Eve giriyorum ve ayağımdaki botlar çıkmıyor. Ayaklarımda donmuşlar meğer." 

Öğretmenlerin hepsi Mahmut Hoca değil elbette. Öğrencilerini dövmek için marangoza gidip sopa yaptıran öğretmen de tanıdım, evindeki fırının "kurtlandığını" anlatan öğretmen de, hatta iğrençliğin sözlük karşılığı olup öğrencisini hamile bırakan öğretmen de var. Ama yine de güvendiğim bir konu var; bu ülkenin baş öğretmeninin Mustafa Kemal olması. Onun attığı temeller, şimdilerde idealist diyorlar gerçi, öğretmen gibi öğretmenlerin var olduğuna ve olacağına dair inancımı yitirmememe sebep oluyor. 

"Baba öğretmenlik hayatında en çok zorlayan neydi seni?" diye soruyorum. "Tüm şartları zorlayarak bir köye okul, birine, her sene boğulan oluyor diye, köy girişindeki derenin üzerine köprü, birine, gelen öğretmenlerin başını sokacağı bir yer olsun diye lojman yapılmasını sağladıktan sonra, daha da önemlisi yıllarca bu ülkeye onlarca çocuk yetiştirdikten sonra, öğretmen arkadaşlarımın bayrak direklerine asıldığını, kaçırıldığını gördükten sonra, dönüp bakıyorum. Ve emekli olduğum gün tüm öğrencilerden özür dilediğim gün sanırım en zorlu gündü diyorum. Size daha iyi bir gelecek bırakamadık, sizi daha iyi yetiştiremedik demek çok zordu."

Tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder